plenty of

Significados de "plenty of" en diccionario turco inglés : 8 resultado(s)

	Categoría	Inglés	Turco
General
1	General	plenty of adj.	bol miktarda
The villa is a modern design with plenty of space and light. Villa, bol miktarda yer ve ışık ile modern bir tasarıma sahiptir. More Sentences
2	General	plenty of adj.	bolca
Here there is plenty of room for manoeuvre in the course of negotiations. Burada müzakereler sırasında manevra yapmak için bolca alan vardır. More Sentences
3	General	plenty of adj.	hayli
Tom said he had plenty of friends in Boston. Tom Boston'da bir hayli arkadaşı olduğunu söyledi. More Sentences
4	General	plenty of adj.	çok
There is plenty of research and empirical evidence supporting this view. Bu görüşü destekleyen çok sayıda araştırma ve ampirik kanıt var. More Sentences
5	General	plenty of adj.	bol
The villa is a modern design with plenty of space and light. Villa, bol alan ve ışık alan modern bir tasarıma sahiptir. More Sentences
6	General	plenty of adj.	pek çok
Enterprises have already become used to these measures, which have produced plenty of good results. İşletmeler, pek çok iyi sonuç veren bu önlemlere çoktan alıştı. More Sentences
7	General	plenty of adj.	yığınla
8	General	plenty of adj.	bir dolu

Significados de "plenty of" con otros términos en diccionario inglés turco: 48 resultado(s)

	Categoría	Inglés	Turco
General
1	General	plenty of time n.	çok zaman
Plenty of time for you to meet another geriatric boy toy. Kendine gönül eğlendirecek yaşlı bir adam bulman için daha çok zaman var. More Sentences
2	General	plenty of water n.	bol su
Drink plenty of water, eat breakfast and let your body move. Bol su için, kahvaltı yapın ve vücudunuzu harekete geçirin. More Sentences
3	General	plenty of water n.	bol miktarda su
There's plenty of water. Bol miktarda su var. More Sentences
4	General	plenty of time n.	bol zaman
We have plenty of time for all that. Bizim bütün bunlar için bol zamanımız var. More Sentences
Phrases
5	Phrases	plenty of time expr.	çok fazla zaman
We have plenty of time. Çok fazla zamanımız var. More Sentences
Colloquial
6	Colloquial	plenty of (something) adj.	bir sürü (bir şey)
They were given plenty of fine words, but no practical action. Onlara bir sürü güzel söz söylendi, ama hiçbir pratik eylemde bulunulmadı. More Sentences
General
7	General	horn of plenty n.	bolluk
8	General	horn of plenty n.	bereket boynuzu
9	General	plenty of time n.	bir hayli zaman
10	General	plenty of times n.	çok kereler
11	General	plenty of time n.	yeterli zaman
12	General	plenty of time n.	fazla zaman
13	General	plenty of water n.	bol miktar su
14	General	plenty of evidence n.	birçok delil
15	General	world of plenty n.	bolluk dünyası
16	General	land of plenty n.	bolluk ülkesi
17	General	get plenty of rest v.	bir hayli dinlenmek
18	General	get plenty of rest v.	bol bol dinlenmek
19	General	wash with plenty of water v.	bol su ile yıkamak
20	General	wash with plenty of water v.	bol suyla yıkamak
21	General	drink plenty of water v.	bol su içmek
Phrases
22	Phrases	rinse immediately with plenty of water expr.	derhal bol su ile durulayınız
Proverb
23	Proverb	there are plenty of (other) pebbles on the beach	denizde daha bir sürü balık var
24	Proverb	there are plenty of (other) pebbles on the beach	elini sallasa ellisi
25	Proverb	there are plenty of (other) pebbles on the beach	elini sallasa ellisi başını sallasa tellisi
26	Proverb	there are plenty of (other) pebbles on the beach	aman sana iş mi/adam mı yok
Colloquial
27	Colloquial	have plenty of time v.	bolca vakti olmak
28	Colloquial	plenty of (something) adj.	bol miktarda (bir şey)
29	Colloquial	plenty of (something) adj.	bolca (bir şey)
30	Colloquial	plenty of (something) adj.	hayli (bir şey)
31	Colloquial	plenty of (something) adj.	çok (bir şey)
32	Colloquial	plenty of (something) adj.	yığınla (bir şey)
33	Colloquial	plenty of (something) adj.	bir dolu (bir şey)
34	Colloquial	plenty of (something) adj.	pek çok (bir şey)
Idioms
35	Idioms	there are plenty of other fish in the sea expr.	elini sallasan ellisi
36	Idioms	there are plenty of other fish in the sea expr.	sana göre eş mi yok
37	Idioms	give someone plenty of rope expr.	bırak kendi kuyusunu kazsın
38	Idioms	give someone plenty of rope expr.	sen eline ipi ver o kendini asar
Speaking
39	Speaking	we have plenty of space expr.	bir hayli bol/boş yerimiz var
40	Speaking	there are plenty of fish in the sea expr.	elini sallasan ellisi
41	Speaking	there are plenty of fish in the sea expr.	sana göre eş mi yok
42	Speaking	luckily there were plenty of buses expr.	şansıma bir sürü otobüs vardı
43	Speaking	I got plenty of time expr.	zamanım bol
Trade/Economic
44	Trade/Economic	paradox of plenty n.	bolluk paradoksu/ikilemi
45	Trade/Economic	paradox of plenty n.	kaynak laneti
46	Trade/Economic	paradox of plenty n.	kaynakların laneti
Architecture
47	Architecture	horn of plenty n.	bereket boyunuzu
Botanic
48	Botanic	horn of plenty n.	karaborazan mantarı